Sayfalar

22 Aralık 2015 Salı

Alevi Ünlüler, Alevi Sanatçılar - Sayfa 2


Alevi Ünlüler, Alevi Sanatçılar
Alevi Ünlüler, Alevi Sanatçılar, alevi ünlüler listesi, alevi ünlüler kimler, alevi olan ünlüler, alevi olan sanatçılar

ALEVİ FUTBOLCULAR

Ümit Karan - Mersinli
Ümit Özat -
Hasan Gökhan Şaş - Antakyali arap alevisi
Serhat Akin - Erzincan
Selcuk Çetin
Selcuk Şahin - Tunceli/Mazgirt
Serhat Akin
Sinan Kaloglu - Tunceli/Ovacık
Rıza Çalımbay - Sivas
Zafer - (( ankaragücü kalecisi ))

Ziya Dogan
Mehmet Eksi
Ulvi Güveneroglu
Deniz Baris - Erzincan
Volkan Demirel
Volkan Arslan
Tümer Metin
Yusuf Simsek - Denizlispor
[I]Önder Turaci - Erzincan[/I
Ibrahim Toraman - Sivas
Ugur Boral
Celal Dogan - (( antep baskani ))
Mustafa Dogan

Galatasaray 2ci baskani Adnan Polat ta bilinen alevilerden
FB baskani A.Yildirimin alevi oldugunu söyleyenlerde var, kendisi Diyarbakirin Ergani ilçesinden..

Alevi Ünlüler, Alevi Sanatçılar - Sayfa 2

Alevi Ünlüler, Alevi Sanatçılar - Sayfa 2



Ünlü Aleviler -Süleyman Yeşilyurt -Kültür Sanat Yayınları


Cemal Gürses
Refik Koraltan
Eraslan Özkaya
Turgut Toker
İsmet Sezgin
Seyfi Oktay
Hüsnü Doğan
Ufuk Söylemez
Kamer Genç
Ali Haydar Veziroğlu
Hüseyin Kocadağ
Doğan Taşdelen
İzzettin Doğan
Mustafa Süzer
Songül Erol Abdil
Adnan Polat
Rıza Çalımbay
Cem Davran
Ümit Özat
Sinan Kaloğlu
Nurcan Taylan
Tülay Özer
Zerrin Özer
Belkıs Akkale

Alevi Ünlüler, Alevi Sanatçılar - Sayfa 2

Alevi Ünlüler, Alevi Sanatçılar - Sayfa 2



Alevi Ünlüler


3.baskısı 2007 yılında yapılan “Ünlü Aleviler” adlı kitabı birçoğunuz okumuş veya duymuşsunuzdur. 

Yazarı Sn. Süleyman Yeşilyurt adeta bir ilke imza attım diye zilleri takıp oynaya dursun (işi o kadar çığırından çıkarmış ki Aleviler kendini açıklamazsa:”Yok açıklamıyorum, sırlar dergâhlardaki post’un altında kalacak diyorsanız, ileride benim gibi bir çılgın daha ortaya çıkıp baştan sona tüm parlamento arşivlerini tarayarak her şeyin çetelesini ortaya döküverir” ). Çok korktuk. Ne olacak şimdi? Bu çılgın tüm ayıplarımızı ortaya çıkaracak! Çok komik olmuş bu paragraf. Neyse, biz kitabın bir genel eleştirisini yapalım. ... 



Doğrusu kitabı eleştiri yapayım diye okumadım. Ancak birkaç sayfasını okuduktan sonra eleştiri yapmadan da duramazdım. Gerçi olumlu da olsa olumsuz da olsa her eleştirinin yazara ve eserine reklâm olacağının bilincindeyiz.

Kitap hakkındaki düşüncelerimi yazmadan Sn. Süleyman Yeşilyurt’u aradım. Kendisine kitapla ilgili eleştirilerimin olacağını ve sitemizde yayınlayacağını bildirdim.


 Sn. yazar, Aleviler ve Alevilik üzerine çok eser yazıldığını ve bu eserlerin 
Tamamının Aleviler tarafından kaleme alındığını yazıyor. Ayrıca bu yazanlarının tarafsız olamayacağını ve büyük bir kısmının getirim (rant) peşinde olduğunu yazmaktadır. 
Elimizde istatistikî bir veri yoktur. Şu kadar eser yazılmış ve bunların hepsini Aleviler yazmıştır diyebileceğimiz somut bir veri yoktur. Diğer bir konu da getirim: öyle sanıyorum ki Sn. Süleyman Yeşilyurt da Aleviler sayesinde güzel bir rant elde etmiş olacak ki elinde yine Alevilerle ilgili bir kitap daha yazmakta ve adı geçen eser de 4. baskısını yapmaktadır. Ayrıca tarafsızlık konusunda kitabı okuduğunuzda evler şenlik diyeceksiniz. Bilinen bir gerçek vardır ki o da sosyal bilimlerde yüzde yüz nesnel olunamayacağı. Buna bir de yazarın taraflılığı eklenirse gerisini siz düşünün.

 Yazar adeta bir müfettiş gibi çalışmış kamuda hangi alevi var, kimin oğlu kimin nesi tüm detayları almış. Böylece gayri resmi bir fişleme olayını da gerçekleştirmiştir. Ve her defasında da, hani devlet kademesinde aleviler yoktu diye soruyor. Böylece kamuda çalışan veya emekli olan (ölen) hatta sanatçılar da dâhil olmak üzere tüm alevi ünlüler herkes tarafından bilinmiş oldular. Ülkemizin çok ciddi bir sorununu daha hal etmiş olduk. 

Yazar, Alevilerin bu konumlarını bize bir imtiyazmış gibi sunuyor. Yani Alevi bir yurttaşın milletvekili olması, bakan olması, general olması v.s bize verilmiş bir imtiyaz. Telefonda kendisine de söyledim; o zaman yasal bir düzenleme yapılması ve Alevilerin bu haklardan men edilmesi, böylece bundan da kurtulacaklarını söyledim.

Alevilerin bu konuma gelmeleri Aleviliklerinden kaynaklanmıyor. Onların kişisel çaba, yetenek ve dönemsel koşullardan kaynaklanıyor.

 Başka bir husus da:” bu şahısların çoğunluğu niçin kimliklerini saklıyorlar” diye hem hesap soruyor hem suçluyor. Fakat daha sonra bazı Ünlü Alevilerde de “bu kimliklerini” öne çıkardıkları için eleştiriyor. Yazar sanki mars gezegeninden gelmiş. Bu insanların kimliklerini niçin sakladıklarını bilmiyormuş gibi davranıyor. Oysa Japon ve ya Çinli birine sorsa onlar da gerekçelerini gayet güzel açıklarlardı. Şu Osmanlı arşivlerine bir baksa Alevilerin katli vaciptir. Vb.den bir tomar fetva bulacağını unutmuş değildir. Ama bilmezlikten gelmektedir. Fakat biz biliyoruz. Çünkü bizler bedeller ödedik. Yüz yıllarca katli vacip olan bir toplumun bireyleri olarak yaşadık. Ve daha Maraş, çorum, Malatya, Gazi ve en son olarak da Sivas katliamları. Bunları şah İsmail tehlikesini bertaraf etmek için mi yaptılar. Yoksa Safevi devletinin genişlemesinden korktukları için mi yaptılar. Yazar o kadar taraflı davranıyor ki kitabın 135. sayfasında Sivas katliamı kelimesini bile kullanamıyor, Sivas Olayları diyor. Sanki katledilenler olayı çıkarmış.

 Yazar bazı bölümlerde vicdanını öyle bir tarafa atıyor ki, benim vicdanım 
sızladı. –Neredeyse- Celali isyanlarından tutun da diğer Türkmenlerin isyanına ve bunların “kırıma “ tabi tutulmasını makul gerekçeler bulmaya çalışıyor. İşte bu Aleviler de Şah İsmail den etkilenmişler de, Safevi devletinin genişleme çabaları varmış da bu yüzden Osmanlı da haklı olarak bunları “soykırıma” tabi tutmuştur. “O devirdeki Anadolu Kızılbaşları’nın çektikleri bütün sıkıntılara rağmen Türkiye’nin düşmanı olan bir başka devletle kol-kola girmelerini hala anlamış değilim –sayfa 206-”. Osmanlı’nın “kırımlarını” haklı bulan bu yazar her nedense Alevilerin kendini gizlemelerini anlamsız buluyor. Bu anlamsızlığı kanıtlamak için de kitaplar yazıyor. “Allah hiç kimseyi vicdandan yoksun bırakmasın” demekten başka bir şey kalmıyor bize.

 Yazarın CHP ve İsmet Paşa ile bir alıp veremediği olduğu açık. Ya da bir 
husumetlerinin olduğu görülmektedir. Kitabın genişçe bir bölümünde bu konu işleniyor. Doğrusu bu bizi ilgilendiren bir bölüm değildir. İlgili taraflar kendilerini savunurlar. Yazarın, DP ve Adanan Menderes’in döneminde etkin olmaması kendileri için büyük kayıp olmuştur. Partinin sözcüleri veya propaganda yetkilileri bile yazarın yanında sönük kalırlardı. Bu konuda yazarı tebrik ediyorum. En kısa zamanda sağ partilerden birinin yazarı keşif edip değerlendireceklerini umuyorum.

 CHP ve İsmet Paşa ilgili bölümde bizi ilgilendiren: Aleviler ile bu unsurlar arasındaki ilintidir, nedenleri çoğaltılabilir ama genel olarak birkaç neden üzerinde durulabilir:

1. Suni inancın temellerine dayalı bir devletten laik temellere dayalı bir devlet Kurulmuştur. Alevilerin can düşmanı (Alevilerin katlini vacip sayan) bir devletten herkesi kucaklayan, inançları esas almayan bir devlet kurulmuştur. Bu devleti kim kurmuş, kim sahiplenmiştir? CHP ve İsmet Paşa’nın bunda payı yok sayılabilir mi? Tüm Alevilerin bilinçaltında bu yatar. Elbette tüm Alevilerin CHP ve İsmet Paşa’yı sevmeleri mümkün değildir. Ancak sık sık yazar tarafından “Aleviler niçin CHP ve İsmet Paşa’ya ilgi gösterirler” eleştirisinin cevabı bunda yatar. Alevilere de bu dönemde çok büyük haksızlıklar yapılmıştır. Ancak bu çok önemli detaylar büyük fotoğrafı görmemize engel değildir. 

2. Sağ partiler Osmanlı ve suni geleneğe dayalı devlet sistemine olan özlemlerini hiç bir zaman net bir şekilde yadsımamışlardır, ayrım koymamışlar /koyamamışlardır. Bu durumu en saf Alevi yurttaş bilmektedir. Bununla ilgili yüzlerce örnek verilebilir.

3. CHP’ye Alternatif olmadığı için bu ilişki devam etmiştir. 


Yazarın ruh halini anlamaya çalışıyorum. Kendisini devletin yerine koyuyor. Ya da 
Kendisini devletin asıl sahibi olarak gördüğü için bize roller biçiyor. Bakın siz her yere gelebiliyorsunuz daha neler istiyorsunuz. Arada bir katledildiğinizde ne yapalım devletin selameti için bunları anlayışla karşılayın diyor. Yazar çok büyük çaba harcamış, 85 yıllık Cumhuriyet tarihinde ve yaklaşık iki milyon devlet memuru ve dünyanın sayılı ordusu sayılan Türk Ordusunda ancak adlarını yazdığı bu kişileri bulabilmiş. Biraz daha çaba harcasaydı onbaşı ve astsubay ya da posta memuru olan Alevileri da bulabilirdi. (Bunlar da en az o diğer ünlüler kadar bizim için saygın ve muhterem kişilerdir)

 Yazarın Alevi sanatçılar için kullandığı “Allah vergisi yetenek “ kelimesi için kendisine şükran borçluyuz. Allahtan bunu bize ihsan ettiklerini söylememiş. Fakat burada da yine sol görüşte olmaları ve sanatı politize etmelerini eleştirmiştir. Her sanatçının bir siyasal düşüncesi vardır. Sanatını icra ederken de bu mutlaka eserlerine yansır. Fakat “benim kabem insandır” deyişi nasıl bölücülük oluyor hala anlamış değilim. Anadolu Alevi inanışında insan en kutsal değerdir. Ve her şey insan içindir. Allah zaten yücedir. Onun yüceltilmeye ihtiyacı yoktur. Bu deyişin manasını ve derinliğini bölücülük olarak değerlendirmiş. İlk defa bunu öğrenmiş oldum. Fakat bu durumda tüm aleviler bölücü olur. Zira bu, Alevilerin temel değerlerindendir.
Kitabın 132 sayfasında Arif SAĞ için: bir yarışma programından söz ederek, ayrımcılık yaptığını anlatarak “bu iddialar doğru veya yanlış orasını bilemem ama şu kadarını unutmayalım ki ateş olmayan yerden duman tütmez”. Bu cümleye şapka çıkartılır. Bir kişi hakkında bir iddia var. Onu kanıtlayamıyorsunuz, ama “öyle olmuştur” herhalde diyorsunuz. Buna el insaf denir. Başka bir şey denilmez. Bu cümle zaten kitap ve yazarı hakkında yeteri kadar bilgi veriyor bize.

 Yunus emre ve Karacaoğlan için yazdıkları da ( 199.sayfa) diğer konular için yazdığı kadar tutarsız ve geçersizdir. Bu iki kültür insanımızın Alevi olması “…, üniter yapıyı teşkil eden diğer insanlarımızdan -nasıl- tecrit ediyor …” Herkesin bu değerlere sahip çıkmasından sadece sevinç duyarız. Ancak gerçekleri örtbas etmeyi haklı kılmaz. Bizim PEKİN’İ kendimize ait saymamız ne kadar doğruysa Yunus Emre ve Karacaoğlan’nın da Suni olduğu o kadar doğrudur. 

 170. sayfada, Alevilerin parçalı görünümünü anlatan yazar Alevilerin üçe 
bölündüğünü yazıyor. Milyonlarca insanın aynı şeyi düşünmesi ve istemesi mümkün değildir. Kaldı ki demokrasi ve çağdaş değerlere sahip olan Alevilerin “tek tip” düşünce ve davranışlarda olması zaten düşünülemez. Bu bölümde yer alan şu cümlelere ne demeli: “…Türkiye Alevileri TC Müslüman kimliği taşıdıklarına göre üniter devlette anadil gibi, ibadet yeri de ikilemlere bölünemezdi” diyor. Yani Alevilerin camilere gitmemesi ve Cemevlerinde ibadetlerini bölücülük olarak görmektedir. İsmet Paşa’nın demokrasi anlayışını yerden yere vuran ve dikta yönetimi olarak değerlendiren bu demokrasi kahramanı sıra başkalarının haklarına gelince nedense birden diktatör kesilmekten geri kalmıyor. Neden? Çünkü kendini devletin sahibi olarak görüyor. Kendi haklarını meşru; başkalarının haklarını da gayri meşru görmektedir. Diğer yurttaşların da en az kendisi kadar bu ülkenin sahibi olduklarını ve yine en az kendisi kadar ülkelerini sevdiklerini kabul etmiyor. 

 Alevi derneklerindeki gençleri de düşünen yazar ,“…Alevi gençlerin 
Cemevlerinde yalnızca masa, sandalye, sehpa getirip götürme, bir de semah dönemlerinde kullanılmaktaydı.-172.sayfa-” diyor ve bu yüzden Alevi gençlerin cemevlerinden soğuduğunu belirtiyor. Bakın ne güzel, çok etkileyici!

 Bütün alanlarda olduğu gibi dedelik kurumu da çağın gerisinde kalırsa elbette tasfiye olur. Bundan daha doğal bir şey yoktur. Bütün aksayan, gerileyen ve yanlış yönlerin eleştirilmesi başta bizim görevimizdir. Dedelik kurumu şimdiye kadar en acımasız şekilde Aleviler tarafından eleştirilmiştir. Bu durum dedelerin tarihsel süreçteki rollerini ve katkılarını inkâr edemez. Yazarın “Hakkı huzur” için yaptığı eleştirileri umarız suni tarikatların dönen dolapları için de yapar. 

 “çok tartışılan bu poster meselesi, kendilerini çağdaş bir camia olarak 
kabullenen Aleviler açısından bir nevi karşı irtica olmuyor mu?...” (sayfa 191) bu cümleye gülmekten başka bir şey yapılmaz. Çünkü bir Kübalı Şeriat yönetimini ne kadar istiyorsa bir Alevi de o kadar ister. Sırf yandaş aramak için başvurulacak bir yöntemdir bu. İşte bizde diğer İslam öncülerinin posterlerini taşırsak bize şeriatçı diyemezsinizin ön savunmasıdır.

 Hacıbektaş Dergahı Vakfı Başkanı Timurtaş Ulusoy ile yaptığı bir röportajı okurken güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum. Röportajdan çok sıkıştırma, hesap sorma ve propaganda var. Önce taleplerini soruyor, sonra da bu taleplerin ne kadar yersiz ve yanlış olduğunu kabul ettirmeye çalışıyor. Bir de Alevi nüfusu sayısına bir itirazı var yazarın. Timurtaş Ulusoy “kanaatine göre 20 milyon Alevi var deyince”, yazar “böyle değerlendirmeler kanaatle olmaz. … İstanbul dahil Türkiye’de 4.5 milyondan fazla Alevi’nin bulunması söz konusu değildir” (Sayfa 229) diyor. Yazarın elinde Alevi nüfusun sayımı mı var? Yoksa diğerlerinin kanaati geçerli değil de yazarınki mi geçerli. Hem niçin bu kadar korkuyor ki Alevi nüfusundan. Ya da sayımız 4.5 milyon olunca bize karşı davranış ve düşünceleri değişecek mi?

Ümüt OTUNÇ
22 Temmuz 2008

Bir gün ünlü olsanız Alevi olduğunuzu saklar mısınız?

Merhaba değerli arkadaşlar, bir şey sormak ve değerli fikirlerinizi öğrenmek istiyorum.



Bir gün ünlü bir sanatçı olsanız Alevi olduğunuzu saklar mısınız?



Benim fikrim şu: ünlü bir alevi olsaydım kesinlikle saklamazdım. Ama afişe de etmezdim. Çünkü hem ünlü sanatçı olup hem de özellikle belli bir kimlik üzerinde durmak doğru olmaz. Sanatçıların genel tavrı herkesi kucaklayan, herkese eşit mesafede olan ve toplumsal barışı destekleyen biçimde olmalıdır diye düşünüyorum.



Eğer bir gün ünlü bir Alevi olursanız merak etmeyin bu konudaki Alevi ünlüler listesine sizlerin de adını yazarım.



http://www.zohreanaforum.com/alevilik-bektasilik-arastirmalari/35989-alevi-unluler-alevi-sanatcilar-2.html

Alevi Ünlüler, Alevi Sanatçılar

Alevi Ünlüler, Alevi Sanatçılar



Alevi Ünlüler, Alevi Sanatçılar 

Alevi Ünlüler, Alevi Sanatçılar, alevi ünlüler listesi, alevi ünlüler kimler, alevi olan ünlüler, alevi olan sanatçılar.



Alevi ünlüleri burada yayınlamamızın amacı ayrımcılık yapmak değildir. İster Alevi ünlü olsun ister olmasın önemli olan sanatçılarımızın topluma kattıklarıdır.



*Mustafa Sandal 

*Turgut Özal _ Alevi değildi tabiki ama, annesi nin babası dersimli yani kanında alevilikte var.

*Neyzen Tevfik

*Namık Kemal

*İlyas Salman

*Yusuf Arslan

*Huseyin Inan

*Musa Eroğlu 

*Erdal Oz

*Tarkan

*Mahsuni Serif

*Zerrin Ozer (MALATYA ARGUVAN)

*Adnan Polat

*Safak Sezer 

*Kerim Tekin

*Umit Karan

*Riza Calimbay

*Ibrahim Sadri

*Bulent Polat

*Kamer Genc

*Musa Agacik

*Ferhat Tunc

*Yavuz Top

*Mulis Akarsu

*Erturk Yondem

*Ozcan Ture

*Gulcihan Koc

*Arzu Sahin

*Emre Saltik

*Ali Haydar Veziroglu

*Mustafa Oz Arslan

*Hasan SaŞ

*Kamer Genc

*Huseyin Kocadag 

*Ahmet Kaya 

*Nurettin Sozen 

*Maresal fevzi Cakmak 

*Kirac

*Can Tanriyar 

*Haluk Levent 

*Ismail YK

*Hasan Huseyin Korkmazgil 

*kerim tekin

*Yildiz Tilbe 

*Cem Karaca 

*Celal Dogan

*Tayfun Talipoglu

*Ozlem Ozdil

*Kenan isik 

*Yavuz Bingol 

*Yunus Emre 

*Erkan Mumcu 

*Tamer Karadag 

*Nuray Hafiftas

*Huseyin Hatemi

*Oktay Ekinci

*Mehmet Kocarslan

*Umit Ozat 

*Aziz Yildirim 

*Kemal Sunal 

*Asik Mahsuni

*Mustafa Suzer 

*Yilmaz Guney

*Aydin Dogan

*Erdal Erzincan

*Onur Akin

*Mazlum çimen

*Hüseyin Turan

*Emekci

*Hüseyin Karakus

*Ferhat Tunc

*Murat Basaran (Mazgirtli degil Erzincanli)

*Haluk Levent (Adanali)

*Murat Kekilli (Adanali)

*Diyar

*Halil Ergün

*Mehmet koçarslan (kesinlikle alevidir)

*Can Tanriyar (dersim/pülümürlü, cem vakfina maddi katkida bulunmustur ama malesef televoleyi basimiza bela etmistir)

*Bülent Polat

*Selçuk Sahin

*Ümit Ozat

*Sinan Kaloglu

*Riza Calimbay

*Hakan Albayrak

*Hakan Tasiyan

*Ümit Karan

*Sadettin Saran (Dersimden kastamonuya sürülen alevi bir ailenin çocugu)

*Güler Duman

*Abidin Biter

*Olgun Simsek

*Ali Sürmeli

*Intizar

*Servet Kocakaya

*Cahit Berkay

*Yusuf Hayaloglu

*Hüseyin inan

*Ali Eren 

* Ümit Özat

*Adnan polat



kaynak: habercem


Sivas Alevi Köyleri - Sivas Alevileri

Sivas Alevileri - Sivas Alevi Köyleri



Şu ana kadar resmi kaynak olmadığını düşünerek, Sivas ilinde yaşayan alevilerin nüfusu sadece oy dağılımına bakarak rakam çıkartılır. Sivas'da oyların %95'i dört partiye bölünür : Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Büyük Birlik Partisi. Alevilerin sadece CHP'ye oy verdiğini göz önünde tutarsak (hele Madımak olayından sonra), nüfus dağılımı kolaylaşıyor. 



Sivas'ta Türkmen ve Zaza alevileri bulunmaktadır. Her iki alevi grup arasında kültürel farklılıklar bulunmaktadır. Sivas, Türkiye'de en çok Alevi köyü bulunan il'dir. Daha sonra ise Tunceli, Erzincan ve Tokat gelmektedir. 638.585 kişilik Sivas ilinde aleviler sünnilere göre azınlıktır. Ancak gerek İstanbul gerek Ankara, İzmir ve yurtdışında Almanya, Hollanda, Fransa gibi yerlerde alevi sivas'lılar, sunni sivas'lılardan daha fazladır.Sivas Alevilerinin büyük bir bölümü Türkçe konuşur, küçük bir bölümü ise Kürtçe ve Zazaca konuşur.



Sivas'ın bazı ilçelerinde (İmranlı, Divriği, Zara, Hafik) yaşayan aleviler, Dersim bölgesinden çeşitli sebepler ve Osmanlı dönemindeki sürgün ve baskılar ile göç edip bu bölgeye yerleşmiş Zaza alevileri'dir. Doğu yöresinde genellikle Koçgiri, Şadiyan, Hizolan, Hormekan, Çarekan, Khureşan, Şeyh Hasan ve Resul, Kurmeşan, Baba Mansur, Parçikan, Dimiliyan, Avdelan gibi Dersim Aşiretleri yerleşiktir ve aşiretçilik günümüzde bu bölgede, Tunceli'de olduğu gibi, tamamen bitmiştir. 



İmranlı İlçe nüfusu 7.532'dır. İmranlı merkezin %85 sunni kökenli vatandaş'lardan oluşur. Ancak 104 köyün bulunduğu ilçe'de, 87 alevi, 7 alevi-sunni ve 10 sunni köy bulunmaktadır. İmranlı'lı aleviler Koçgiri boyundan gelmektedirler. Asıl vatanları Orta Asya olup tamamen Türkmen'dirler. 1200'lerde Dersime yerleşdiler. Yavuz Sultan Selim bu bölgedeki Alevi'lerin İran'lılara yardım edebileceğini düşünerek, Osmanlı-İran savaşı sırasında alevilere karşı düşmanlık uygulamıştır. Bu nedenle Şaafi mezhepinden olan Kürtlere benzeyip kendilerini korumak için Kürtçenin Kurmance dilini öğrenmiş ve 1950'lere kadar Kurmance konuşmuşlardır. Şimdiki nesiller kürtçeyi unutup, büyük oranda türkçe konuşurlar. 



Divriği İlçe nüfusu 17.176'dır. İlçe merkezinde 11.980 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %60, sünniler ise %40'ı oluşmaktadır. 109 köyün bulunduğu Divriği'de, 93 alevi, 2 alevi-sünni, 12 sünni köy bulunmaktadır. 



Kangal İlçe nüfusu 27.887'dir. İlçe merkezinde 10.989 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %10, sünniler ise %90'ı oluşmaktadır. 107 köyün bulunduğu Kangal'de, 50 alevi, 13 alevi-sünni, 44 sünni köy bulunmaktadır. 



Zara İlçe nüfusu 22.217'dir. İlçe merkezinde 12.337 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %25, sünniler ise %75'ı oluşmaktadır. 131 köyün bulunduğu Zara'de, 69 alevi, 8 alevi-sünni, 54 sünni köy bulunmaktadır. 



Altıncılar İlçe nüfusu 5.845'dir. İlçe merkezinde 3.565 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %15, sünniler ise %85'ı oluşmaktadır. 30 köyün bulunduğu Altıncılar'de, 1 alevi, 2 alevi-sünni, 27 sünni köy bulunmaktadır. 



Altınyayla İlçe nüfusu 10.548'dir. İlçe merkezinde 3.088 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %10, sünniler ise %90'ı oluşmaktadır. 14 köyün bulunduğu Altınyayla'de, 2 alevi, 12 sünni köy bulunmaktadır. 



Doğanşar İlçe nüfusu 3.346'dir. Doğanşar'da aleviler yok kadar denilecek azdır Gemerek İlçe nüfusu 27.835'dir. İlçe merkezinde 5.353 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %30, sünniler ise %70'ı oluşmaktadır. 36 köyün bulunduğu Gemerek'de, 1 alevi, 15 alevi-sünni, 20 sünni köy bulunmaktadır 



Gölova İlçe nüfusu 3.267'dir. İlçe merkezinde 1.784 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %5, sünniler ise %95'ı oluşmaktadır. 29 köyün bulunduğu Gölova'de, 1 alevi, 2 alevi-sünni, 26 sünni köy bulunmaktadır Koyulhisar İlçe nüfusu 13.190'dir. İlçe merkezinde 5.529 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %15, sünniler ise %85'ı oluşmaktadır. 59 köyün bulunduğu Koyulhisar'de, 4 alevi, 3 alevi-sünni, 52 sünni köy bulunmaktadır. Suşehri İlçe nüfusu 27.415'dir. 



İlçe merkezinde 13.941 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %10, sünniler ise %90'ı oluşmaktadır. 71 köyün bulunduğu Suşehri'de, 1 alevi, 8 alevi-sünni, 62 sünni köy bulunmaktadır.



Şarkışla İlçe nüfusu 41.950'dir. İlçe merkezinde 20.851 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %10, sünniler ise %90'ı oluşmaktadır. 96 köyün bulunduğu Şarkışla'de, 31 alevi, 2 alevi-sünni, 63 sünni köy bulunmaktadır. 



Ulaş İlçe nüfusu 11.237'dir. İlçe merkezinde 2.895 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %25, sünniler ise %75'ı oluşmaktadır. 38 köyün bulunduğu Ulaş'de, 10 alevi, 3 alevi-sünni, 25 sünni köy bulunmaktadır Yıldızeli İlçe nüfusu 52.710'dir. 



İlçe merkezinde 9.867 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %5, sünniler ise %95'ı oluşmaktadır. 125 köyün bulunduğu Yıldızeli'de, 32 alevi, 3 alevi-sünni, 90 sünni köy bulunmaktadır. 



Hafik İlçe nüfusu 9.519'dir. 



İlçe merkezinde 3.005 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %5, sünniler ise %95'ı oluşmaktadır. 75 köyün bulunduğu Hafik'de, 41 alevi, 5 alevi-sünni, 29 sünni köy bulunmaktadır. 



Gürün İlçe nüfusu 21.788'dir. İlçe merkezinde 10.231 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %15, sünniler ise %85'ı oluşmaktadır. 69 köyün bulunduğu Gürün'de, 15 alevi, 12 alevi-sünni, 42 sünni köy bulunmaktadır 



Merkez İlçe nüfusu 335.002'dir. İlçe merkezinde 294.402 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %5, sünniler ise %95'ı oluşmaktadır. 152 köyün bulunduğu Merkez'de, 14 alevi, 1 alevi-sünni, 137 sünni köy bulunmaktadır.



Sivas Alevi Köyleri - Sivas Alevileri

TSK’daki Alevi subayların tasfiyesi

TSK’daki Alevi subayların tasfiyesiyle Suriye'de yaşananların ne ilgisi var



Bir) Selefi-Vehhabi örgütler…

İki) Suudi Arabistan ve Katar…

Üç) Erdoğan ve Davutoğlu…

Suriye’ye ilişkin aynı “dili” konuşuyorlar.

Suriye Alevileri için sapkınlık anlamında“Nusayri” kelimesini kullanıyorlar.

Kuşkusuz… Suriye Alevileri; Türkiye Alevilerinin “Kızılbaş” kelimesinden rahatsız olmaması gibi, “Nusayri” tanımından rahatsız değiller. Rahatsız oldukları; bunu dile getirenlerin kavrama yükledikleri anlamdı!

Bu konuda Davutoğlu uyarıldı bile…

Tarih: 3 Temmuz 2012.

Suriye muhalifleri Kahire’de toplantı yaparken ABD Şam eski Büyükelçisi Robert FordDavutoğlu’nu uyarma ihtiyacı hissetti: “Nusayrı değil, lütfen Alevi deyin!”

“Kardeşi Esat”tan “Nusayri Esat”a geçişin nedenini biliyoruz…

Biliyoruz ki… Suriye’de mezhep çatışması için “kimileri” ne provokasyonlar yaptı.Örneğin, isyanın ilk merkezi Dera’da, camilerdeki Hz. Ömer ve Hz. Osman isimlerin karalayıp, “Beşşar’dan başka Allah yoktur” diye yazdılar! Cami bile yıktılar. Bunları Tunuslu dinci Ebu Kusey Tunus TV’de itiraf etti…

Suriye yönetimine ilişkin yıllardır yapılan bir kara propaganda var:

“Ezen azınlık Alevi, ezilen çoğunluk Sünni!”

Bu doğru mu?

Hayır..!

Aksine Suriye’de rejim, Sünni sütunlar üzerinde yükselmektedir. Bakınız…

Tarih: 18 Temmuz 2012.

“Küresel cihatçılar” Şam’daki Ulusal Güvenlik binasına bombalı saldırıda bulundu. Ölenlerin mezhepsel kimliği Suriye rejimi hakkında bilgi veriyor:

Savunma Bakanı Davut Raciha Hristiyan, Esat’ın askeri danışmanı eski Savunma Bakanı Hasan Türkmani Sünni, Askeri İstihbarat Başkanı Hişam Ahtiyar Sünni, Genelkurmay Başkan Yardımcısı Asaf Şevket Alevi idi!..

Zor dönemlerde koltuğunu bırakmamış Dışişleri Bakanı Velit Muallim’in Sünni olduğunu biliyorsunuz.

Yıllardır Suriye’de dışişleri ve içişleri kadroları yüzde 80 oranında Sünnilerin elindedir. Dışişlerinde Deralılar ve içişlerinde İdlipliler vardır; ve iki kent de Sünni’dir!

ALTI KİŞİLİK SÜNNİ KONSEY

Baas ideolojisi dinsel farklılıkları ve mezhepsel ayrımı reddeder; laikliği savunur.

Bu nedenle…

1963’te Baas darbesinden sonra oluşturulan 14 kişilik Askeri konseyin sadece beşi Alevi idi!

Hafız Esat döneminde; Başbakan Abdurrauf el Kasım,

Genelkurmay Başkanı Hikmet el Şihabi, Savunma Bakanı Mustafa Tılas, Dışişleri Bakanı Abdülhalim Haddam Sünni’ydi.

Suriye için çok önemli olan Savunma Bakanlığı’na Hıristiyan Yusuf Şakkur bile oturdu.

En uzun süre Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapan Naci Cemil Kasım gibi komuta kademesinde Sünni generaller vardı.

Genel İstihbarat Direktörlüğü görevinde bulunan Mecit Sait Sünni’ydi. Sonra göreve gelen Beşir Neccar da Sünni’ydi. İsim isim uzatmayayım.

Hafız Esat 1983’te, kalp hastalığından tedaviye başlarken Suriye’yi yönetmesi için oluşturulan altı kişilik konseyin hepsi Sünni idi.

Suriye’de mezhepsel dayanışma olsa Esat, Salah Cedit’ten General Muhammet Ümran’akadar Alevileri tasfiye eder miydi? Kardeşi Rıfat’ı 1984’te sürgüne gönderir miydi?

Beşar Esat, Sünni Esma ile evlenir miydi?

Bugün…

Suriye diyanetinde Hıristiyanların bile temsilcisi var ama Alevilerin yok. Alevilere

Cemevi yasak!

Okullarda Sünni müfredat var; Alevilik öğretilmiyor.

Tv’deki dini kanal da tek kelime Alevilikten bahsedilmiyor.

Alevilere hakaret eden kitapların satışına engel yok.

En çok Alevi nüfusun yaşadığı Tartus ilinin; valisi Dürzi, emniyet müdürü Sünni ve belediye başkanı Sünni!..

Yani… Aleviler yazıldığı kadar Baas rejiminden imtiyaz görmedi/görmüyor.

Zaten… Devlet yönetimindeki Alevilerin katı laik tavırları nedeniyle Alevilikle de ilişkileri pek yok. Aslolan “laiklik kimliği”…

Rejimin karakteri Alevilik olsa Suriye muhalifleri arasında Alevilerin ne işi var?

Peki…

Suriye hakkında neden “Alevi Devleti” kara propagandası yapılıyor?

ALEVİ SUBAY DÜŞMANLIĞI

“Alevi Devleti” yalanını nedenleri var:

Bir) 1965 yılında; 100 şirketi kamulaştıran, toprak reformu yapan, bürokraside ayrıcalıklı ailelerin nüfuzlarını kıran Hafız Esat’ı “Alevi” vurgusuyla yıkmak isteyenler, Osmanlı’dan beri gelen düzenlerinin bozulmasını istemeyen Suriye’nin zenginleriydi!

İki) “Aleviliği din dışı gören” Müslüman Kardeşler/İhvan adlı dinci örgütün düşmanlığı. Öyle ki, Esat’ı düşürmek için ülkede hep mezhep savaşı kışkırtıcılığı yaptılar. Örneğin…

Tarih: 16 Haziran 1979.

Halep Topçu Okulu’nda İhvan mensubu Yüzbaşı İbrahim Yusuf yanındaki askerlerle yemekhanede askeri öğrencileri Alevi-Sünni diye ayırıp 32 Alevi öğrenciyi silahla öldürdü!

Konu konuyu açıyor.

Ve konu fena halde Türkiye’ye benziyor.

Fransızların işgali döneminde Alevilerin askeri okullara alınması önündeki engeller kaldırıldı. Yoksul Alevi çocuklarının tek kurtuluşu; okul yaşamında yeme-barınma-giymenin bedava olduğu ve meslek garantili tek iş askerlikti. Üstelik Hıristiyanlar ve Sünni “elitler” askerlik yapmayı küçümsüyorlardı.

Suriye Ordusu’nda Alevi subaylar bulunmasının sebebi buydu. Ancak sanıldığı gibi sayıları çok değildi; Cambridge Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre ordunun yüzde 70’i Sünni’ydi.

Ergenekon ve Balyoz kumpasıyla TSK’daki Alevi subaylar tasfiye edilirken alkış tutanlar, aynı anlayışla Suriye konusunda kamuoyunu kandırıyor.

Sormazlar mı adama:

Alevi bakanınız, Alevi milletvekiliniz, Alevi valiniz-emniyet müdürünüz ve hatta bir tek Alevi yüksek bürokratınız var mı?

Sonuçta…

Suriye yönetimine “Nusayri” diyenlerin niyetini biliyoruz.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Odatv.com



TSK’daki Alevi subayların tasfiyesi